Tar...
Ve açık yüreklerin tellerine vuran mızrabı...

Göğüste tutularak çalınır Tar, belki de bu yüzden çıkardığı gönülden seslerle yüreğe apaçık dokunur.
Çıkardığı sesler, sevgilinin usulca uzanıp sevdalısına içtenlikle fısıldadığı kelimeleri anımsatır. Ayrılık da, kavuşma da, aşk da, insana dair ne varsa hayat bulur Tarda. Tar bizi, bize en iyi anlatan enstrümandır.

TAR HAKKINDA

Tar, Azerbaycan başta olmak üzere, Özbekistan, Türkmenistan, Gürcistan, İran ve Türkiye’de Kars dolaylarında çok eskiden beri sıkça kullanılan müzik aletlerinden birisidir Özellikle de Azerbaycan müziğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Tar’ın sözlük anlamı “tel” demektir ki, şimdi bütün telli müzik aletlerinde kullanılan “sim” karşılığı olarak kullanılmaktadır. Geçmişte tar, "veter" olarak adlandırılmıştır. Havanın sıkışması neticesinde titreşerek ses çıkaran üflemeli aletlerden başka, diğer müzik aletlerinin adlandırılmasında, veter/tel sözünden yararlanılmıştır. Tar’da ses, teller aracılığıyla meydana geldiği için, ses kaynağının adı ile anılmıştır.

Tar’ın bugün kullanılan halini almasında, Azerbaycanlı müzisyen Mirze Sadık Esadoğlu’nun katkısı büyüktür. Mirze Sadık, 18. Yüzyılda Şuşa’da kullanılan tar’ı geliştirmiş ve onun Azerbaycan’a has olanını meydana getirmiştir.

Buna göre tar’ın çanağını daha derin kazıyıp incelterek, ağırlığını azaltmış, yüzey çapını genişleterek oval hale getirmiş, böylece göğüs üzerinde çalınacak hale getirmiştir. Bundaki amaç, hem tar’ın kendi titreşimini insanın göğüs kafesindeki titreşimle birleştirerek sesini güçlendirmek, hem de icra tekniği imkanlarını genişletmektir. Ayrıca teller üzerinde de değişiklik yapmış, 18 tele çıkarmıştır. Tel sayısı önce 13’e, sonra 11’e düşmüştür. Günümüzde ise genellikle 9 telli olarak kullanılmaktadır.